google-site-verification=Q6ZwQRXiOaJnqS-cgg4nFfP_c10yadaNmmrIUXuvb9w Şubat 2008 | aylak abaküs*



Icon
Icon
Icon
Icon
Icon
Icon

Tüp Bebek Yöntemindeki Gelişmeler Korkutuyor!

Çarşamba, Şubat 27, 2008
0 elemanlı yorum kümesi
Haber Servisi- Tam sayılar ailesi, tüp bebek merkezi yöntemleri süreci içerisinde, bebekler arasından istediği seçimi yapabilecek. Anne ve babaların, çocuklarının hepsinin tam sayı olmasını istemesi halinde, rasgele sayıların soyu tehlikeye düşebilir. Bu durum, rasgele sayıları tedirgin etmeye başladı.

Genetik bilimi aileler için yenilikler düşünmeye devam ediyor. Tüp bebek tedavisini fırsat bilen bu gelişmelere her gün bir yenisi ekleniyor. Bunlardan en yenisine bakılırsa, artık aileler için ısmarlama bebek devri başlıyor. Aileler, tüp içerisinde sıkılmadan bekleyen embriyolar içerisinden istediğine kavuşmayı bekliyor. İlk bakışta tüp bebek hikayeleri içerisinde en başarılı olanı olduğu izlenimi verebilir ama, bütün bunlar bazı kesimleri huzursuz ediyor. Çünkü bu uygulama sırasında, kendini bilmez bazı tam sayı aileleri, tıpkı kendisine benzeyen tam sayı bir bebeklerinin olmasını isteyebilir.

Bir basın toplantısı düzenleyen Rasgele Sayıları Yaşatma Derneği Başkan Vekili’nin Vekili Pi Sayısı bu konuya ilişkin görüşlerini belirtti. Halkı bilinçlendirmek için çeşitli kurslar verilmesi gerekir, dedi. Bu konuda yetkililere filan seslenmeyi ihmal etmedi. Kendisi aşağı yukarı şu cümleleri söyledi ya da biz içlerinden ancak bu kadarını yayınlama kararı aldık, bazı kısımlara yer vermekten çekindik. Neyse işte yayınlıyoruz:


“ Eğer aileler seçimlerini tam sayılardan yana kullanırlarsa; ekonometri, sayısal çözümleme, şifreleme, bilgisayar programlama, deneysel fizik, istatistik gibi birçok bilim dalı öksüz kalabilir.” derken neredeyse ağlayacaktı. (Daha fazla bilim dalı için bkz: Yeniden Pi) Sonra birden titredi ve kendine geldi, ardından bazı sayıların karekökünün tam değerinin araştırılmasından bahsetti.

“Ünlü matematikçi Dr. Jacques Dutka 2’nin karekökünü bir milyon basamağa kadar hesaplamak için bir bilgisayar kullanmıştı. Çeşitli uygulamalar sırasında, hiç kimsenin aklına, ikinin karekökünün üç veya dört basamaktan fazla hali gelmez, umursamaz hatta. Ama bulunan bu çok basamaklı sayı, yeni ilaç veya kimyasal gübre denemelerinde ve istatistik gibi fazlaca araştırma sırasında önemli bir kaynak olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır.” (*)


İlerleyen bölümlerde Pi Sayısı, kendisinden bahsetmeye başladı ve bir gün rasgele sayı olmayı istediğini açıkladı. Doğrusu bu açıklama bizi hayli şaşırttı. Kendisinin on rakamın her birinin yaklaşık bin kez ortaya çıkması beklenirdi ve ancak daha başlarda peş peşe dizilen altı tane dokuz var ve bin rakamdan oluşan bir kümenin içinde 7777 dizisi tam üç kez alıyordu. Bundan ötürü tam anlamıyla rasgele sayı olması imkansızdı. Bunları hatırlattıktan sonra bize kırıldı doğrusu ve ister istemez konuyu değiştirdi. (*)

Ailelerin bebek seçme konusunda uyarılmasını ve onların geleceklerinin karartılmaması gerektiğini belirtti. Geleceği tahmin ederken rasgele sayıların kullanıldığını ve çocuklarının geleceğinin söz konusu olduğunu da hatırlattı. (Bkz: Randomness)

(*) Bilim iş başında adlı kitaptan alıntıdır.

Bir Mumyanın Piramitler Hakkındaki itirafları

Salı, Şubat 26, 2008
0 elemanlı yorum kümesi
Eski Mısır’da yaşamış bir mumyamız, kendisinin bir matematikçi olduğunu ve yanlışlıkla mumyalandığını açıklıyor. Muhtemelen o dönemdeki firavun ile aynı gün ölmüşler ve naaşlar mumyalanmadan önce bir karışıklığa uğramış. Yoksa, Mısırlıların bu işlemi herkes için uygulamadıklarını biliyoruz.

Biz biraz şanslıyız çünkü, söyleşi yaptığımız bu mumya uzun yıllar matematik mühendisi olarak çalışmış. Kendisi tam bir matematik ve geometri aşığı. Milattan önce başladıkları bütün üstün çalışmalarda bu iki bilim dalından sıklıkla yararlandıklarını itiraf ediyor. Mesela onluk sayı düzeninden bahsediyor ve her basamağın tek bir sembol ile gösterildiğini anlatıyor. (Bkz: Eski Mısır’da matematik)

40 yaşına geldiği zaman ise, yeni projelere imza atmak istemiş ve çalıştığı şirketi terk etmiş. İlk iş olarak bir anıtmezar olan piramitlerin yapım aşamasında görev almış. Bu yapıların tabanının kare olması gerektiği üzerinde durmuş ve derken yapılacak kabirlerin kare piramit olmasına oy birliğiyle karar verilmiş. Bir piramidin yapımına başlarken hazırlık aşamasının pek kritik olduğunu söylüyor ve bu zaman zarfındaki olmazsa olmazları şöyle sıralıyor: Büsbüyük taş bloklar, güçlü köleler, çeşitli rampalar, kaybolmamak için büyük bir çöl haritası. Bunun dışında korunaklı kıyafetler, birkaç yakın dost ve biraz para var ama neyse, bunları da söylemeyelim.

Mumyamız, pırıl pırıl bir zekaya sahipmiş. Mesela, piramidin çevre uzunluğunun bir yılın içindeki gün sayısı olması gerektiğini düşünmüş. Böylece bu uzunluğu hiç ama hiç unutmazlarmış. Hem sonra çevreyi yüksekliğin iki katına böldüğümüz zaman sonucun pi sayısı olmasını istemiş. Büyük piramidin içindeki firavunun odasının ebatları 3.4.5 olan temel Pisagor üçgenini gibidir. Bakın, bu kadar zaman geçmesine rağmen bunları hala unutmamış. Tabi, bizimle söyleşi yapmadan önce internette araştırma yapmış ve mısır piramitleri başlıklı yazıyı okuyup, aklından çıkardıklarını anımsamış olabilir.


Çölün ortasında durup herkesi şaşkına çeviren bu anıtmezarlardan en büyüğü Keops piramidi idi. Mumyamızın biraz kafası karışmıştı, belli ki bu piramidin yapılışını göremeden can vermişti. Ama olsundu, biz ona anlatıp bir güzel şaşırmasını sağlayabilirdik. Öncelikle bu eserin, "dünyanın birinci harikası" olduğunu söyleyerek başladık. Ama bunu yavaş yavaş söyledik, onu tekrar kaybetmek istemezdik. Bunu duyduğunda doğrusu pek şaşırmadı. İçinde matematik olan bütün eserler, onun için aynı değerdeydi. Halbuki bidolu buluş bulan Japonlar bile bu türde bir başarıya sahip değildi. Sonra detayları anlatalım dedik ve anlattık. Bir kenarı 227 metre olan dörtgen tabanı 50.524 metrekarelik bir alanı kapladığını; piramidin iç ortasında, tepeden 100 metre kadar aşağıda ve tabandan 40 metre kadar yukarıda firavunun odası olduğunu belirttik. Bu odanın 10,5 metre uzunluğu, 5 metre genişliği ve 6 metre yüksekliği olduğunu açıkladık. Buraya 50 metrelik bir dehlizden girilir. Biri kraliçeye ait olan iki oda daha vardır. Piramidin her biri birkaç ton ağırlığında olan iki milyon taş bloktan yapıldığı sanılmaktadır.

Sohbetimizin ilerleyen bölümlerinde mumyamız uykuya daldı. Belli ki, bütün bu başarıları bir masal tadında dinliyordu ve bütün bunlar uykusunu getirdi. Ya da sahip olduğu uyku alışkanlığına yenik düştü. Yukarıda bahsedilen piramidin sırları bugün bile sır olmayı sürdüğüne bakılırsa, bütün bunların gerçek olup olmadığını söylemeden, aramızdan kaçmak için uyumuş numarası yapıyor olabilir ama, biz korkup onu uyandırmak istemiyoruz. Yine de kendisine matematik bilimi adına yaptıklarından ötürü teşekkür ederiyoruz. [Fotoğraf: kaynak]



Piramitler Gerçeği David Furlong




Vasiyetname İçeren Not Defteri

Pazar, Şubat 24, 2008
0 elemanlı yorum kümesi

Genellikle yaşları bir hayli ilerlemiş olan birilerinin düşünmeye başladığı bir konudur, vasiyet yazmak. Filmlerde gördüğümüz kadarıyla sağlık nedenleri yüzünden hazırlanmaya karar verilir, sonra da avukatlar tarafından onaylanır. İşte böylece her şey tastamamdır. Biz bu hususta bir derleme yaptık. Bakalım sevgili dostlarımızın miras bıraktıkları kıymetli eşyaları neler?



Kare

-Köşelerimde yıllarca yaşamış, 4 tane 90 derecelik açıdan herhangi bir tanesi, sevgili dördüz dostlarım olan ABC, CDE, FGH ve KLM üçgenlerine bırakılacaktır. Tabi, bu sayede onların birer dik üçgen olmasını sağlayabilirim. Yaşarken göremedim ama olsun, sonunda düşlerim gerçekleşecek.

- Birbirlerine eşit olan kenarlarımı organ nakli bekleyen sevimli bir yavrucağa kalmasını isterim.

-Köşegenim ise, sevgili eşime kalsın. Bir türlü kullanmak nasip olmadı, halbuki eşim benden isteyip dururdu, ben vermek istemezdim, bak şimdi de istiyor ama hayır, biraz daha sabretmesi lazım.



Daire

-İçimde taşıdığım ve kimselerin görmediği bir altın yarıçapım var, bu küçük kızıma kalsın.

-Pi sayısı ile olan dostluğumuzu aileme emanet ediyorum. Boş zamanlarında onu ihmal etmesinler.

Paralel kenar

-En büyük özelliğim olan birbirine paralel olan kenarlarımı Kızılay’a bağışlıyorum.

-İçimde taşıdığım yüksekliğimi ihtiyaç sahibi bir üçgene armağan ediyorum. Tabi, uzunluğuna dikkat edilmesi lazım, yani sonuçta zorla güzellik estetik merkezlerinde olur.

Resimli Kare Karalamaca Oyunu Oyna!

Perşembe, Şubat 21, 2008
0 elemanlı yorum kümesi

Yeni yeni bu keşfettiğim bir site bol miktarda bulmaca içeriyor. Ama tabi kare karalamaca oyununu gördükten sonra diğerlerini boş verme kararı aldım ve uyguladım. Bu oyun sudoku oyununu hatırlatır bana, çoğu mantık oyunu için de bu geçerlidir. Bulmacayı çözüp bitirdikten sonra parmaklıklar arasında sevimli bir resim sizi karşılıyor, yukarıdaki at bunlardan sadece bir tanesi. Parmaklıklar her biri birer ipucu sayılabilecek sayılar ile dolu. Bu ipuçlarını hangi kareleri doldurmaya karar verdiğin zamanlarda işe yarayabilir. Bazı parmaklıklar birçok renk içerebilir. Eğer verilmiş bütün ipuçlarını doğru bir şekilde kullanabilirsen, sevimli bir resim oluşturup, tarifsiz bir mutluluk yaşayabilirsin. Bu kare karalama oyunu böylesine güzel bir oyundur, bir kere yararlıdır, hem sonra bilinmeyenleri bulduktan sonra görsel bir şölen başlatır. Sudokuyla birlikte, harika bulmacalar sıralamasına girebilir, tabi böyle bir sıralama varsa eğer. Mesela, bulmacayı bitirdiğinizde duyduğunuz sevinç yeterli sayılabilir. [vesile]

Hesap Makinesinin Komik Kişisel Günlüğü

Perşembe, Şubat 21, 2008
0 elemanlı yorum kümesi
Başlarda dört işlemi yapabilen, sonra sonra geliştirilerek her türlü sayısal işlemi yapar duruma getirilen elektronik veya mekanik bir araç olan bir hesap makinesinin günlük düşüncelerinden oluşmuş eğlenceli, komik, biraz da esprili bir yazı.




Aşkımla zaman zaman işte böyle bir araya geliriz. El ele tutuşuruz, güzel şeyler düşleriz. Mesela, birbirimize kaç defa ‘seni seviyorum’ dediğimizi hesaplamak isteriz. Bunun cevabını birlikte vermek isteriz, diğer makine arkadaşlardan özür dileriz, biz bize benzeriz, biz hep beraberiz, dijital bir halde birbirimizi severiz.
19:49


Üzerimize renkli renkli tuşlar döküldüğünden beri bu haldeyiz, biz. Bir sürü sayı taşımakla görevliyiz, sade bununla değil, matematikteki diğer sembolleri de, mesela artıyı ve eksiyi ve onun diğer arkadaşlarını kollayıp gözetiriz. Olsa olsa bunlarla süsleniriz, örtünürüz herkesi etkileriz. Sonra bunlarla başlarız çalışmaya. Topla, çıkar, çarp, böl ya da tam tersi. Bütün bunlardan sonra bir türkü uydururuz. "Yeter güzelim yeter, iki iki dört" gibi. Bunu bizimle çalışan parmaklar duyar sadece, ama hayır onlar söylemezler, evet çünkü sesleri kötü ve bizim kadar çiğ köfte ile arkadaşlık etmemişler, işte bu yüzden yalnızca şıkırtılar çıkarır onlar ve bu türküye eşlik ederler. Bir gün el çırpmalarına da izin verebiliriz ama önce şu işlemleri ve ödevleri bitirmeliyiz; annemiz, babamız, teyzemiz ve diğer tanımadığımız akrabalarımız kızmasın.
07:57


Bir problemde hangi işlemlerin kullanacağına aklımız ermez bir türlü. Tek derdimiz budur bizim. Yoksa var mısın yok musun da birinci olmak, futbolda türlü türlü turları geçen takımların olması, dizilerin mutlu sonla bitmesi umrumuzda değil. Hem zaten bunlar kimsenin umurunda olmamalı. Başka örnekler bulmalıyım. Ama önce, şu benden istenen sonuçları bulmalıyım. Tamam şimdi oldu. Ne diyordum, hangi işlemlerin yapılacağına karar veremeyiz, emirkuluyuz.biz.
15:55

Birtakım rutin dört işlemi tekrar etmekten, evet tekrar etmekten, işte böyle tekrar etmekten korkanları kurtarmaya çalışırız. Bundan sonraki hedefimiz monoton bir hayat yaşayanları kurtarmak olmalıdır. Bunun için önümüze bir hedef koymalıyız, Fenerbahçe’den önce başarıya ulaşmalıyız.
23:43

Bizi kullananların zihinsel yöntemlerini engelleyip engellemediğimize bir türlü karar verilemez. Aramızda toplandığımız zamanlar, ülke sorunlarından değil de, her seferinde salak gibi bu konuyu ele alırız. Halbuki ülke sorunları daha çözümsüz, bu konudan bir gün vazgeçmeliyiz.
11:21

Biterken, ben sensiz sayı doğrusuna düşmanım çalıyordu, şimdi hala çalıyor. Bitmeden gidip biraz 029 okumalı, bitirmeli, blogun dibini görüp kahraman olmalı.

İlginç Fikir: Matematik Formüllerini Gösteren Saat

Çarşamba, Şubat 20, 2008
2 elemanlı yorum kümesi
Zamanın kendisi kadar saatleri de sevdiğimizi kabul etmek biraz zaman alabilir. Ama olsun, bizler yine deli fikir sahibi insanlar tarafından yapılmış ilginç saat tasarımları ile bu sevginin gerçek olduğunu kanıtlayabilir, mesut ve bahtiyar olabiliriz.

-Affedersiniz, saatiniz kaç acaba?

Zaman hemen her şeyden değerli olabilirdi; mesela bizlere durmadan gülümseyen fenerbahçe atkılı kardanadamlardan, bizi uçurup duran kızaklardan, beş parmağımızı birbirinden ayırmadan seven eldivenlerden. Bunun bilincinde olan birçok insan bu zaman sayacını bir süre sonra yanında taşıyabilir, yerli yersiz gelen bu tip sorulara çekinmeden yanıt verebilirdi. İşte saatlerin diğer ziynet eşyalarıyla olan dostluğu böylece başlamıştı ve bitecek gibi gözükmüyordu. Tabi onlar arasında farklı bir yere sahipti. Bir kere göz önündeydi ve en az bir popstar kadar popülerdi yani en azından bir adet Tarkan kadar konuşuluyor, laf arasında geçiyordu.


Saatleri bir kimlik ve statü göstergesi olarak kullanan insanlar da vardı mesela. Ben çok küçükken, yeni alınan her saat mutlaka diğer insanlara gösterilmeliydi ve çok geçmeden şaşkın bakışlarla karşılanmalıydı. Bir keresinde bizim kadar küçük bir kız arkadaşımız yeni bir japon kol saatiyle sahne almıştı, halbuki sesinin güzel olmadığını herkes gibi kendisi de biliyor olmalıydı. Tabi derken ilgiyi yeni aldığı bu alete çekmeye başlamıştı. Bir süre sonra da biz izleyicileri unutup, şarkısını sadece saatine söylemeye başlamıştı. Beklediğimiz el figürleri veya ufak bir dans gösterisi şarkı bitene kadar gelmemişti. Ama olsundu, saatiyle mutlu olan bir kız çocuğunu izlemenin ne demek olduğunu biraz olsun anlamıştık ve bu bile hoşumuza gitmişti.



-Hesap makineli saati olan var mı?

Zaman her şeyi değiştirdiği gibi saatlerin görünüşünü ve özelliklerini de başka bir hale getiriyordu. Saatler, gün boyu zamanla birlikte dolaşmasına rağmen nasıl olabiliyordu bütün bunlar? Bu büyük şaşırtıcı hüner, saatleri şaşırttığı gibi hesap makinelerini de şaşırtıyor olmalıydı. Tabi, bir araya gelmekten memnun olmalıydılar, yoksa birlikte nasıl bir ömür geçinebilirlerdi, aralarında sevgi ve sadakat olmasa. İşte bu ikisi yani sevgi ve sadakat, kollarda yer aldıktan sonra derslerde dört işlemin pek bir anlamı kalmamıştı. Bu durumda öğretmenler zamana yenik düşüyor olamazlar mıydı? Hemen bu tip saatler tez vakitte yasaklanmalıydı. Bu kurala herkes uymalıydı, uymayanlar zihinden işlem yapma yeteneği kazanmalıydı ya da en azından parmaklarıyla aritmetik faaliyetlerini yapmalıydı.



-Arkadaşlar aranızda bu saati sevmeyen var mı?


Bu saatin kimin tarafından tasarlandığından emin değilim, ama fikir sahibinin cebir sever biri olduğu su götürmez bir gerçek. Tabi görüldüğü gibi bizlere zamanı söylerken birtakım küçük işlemler yapmamızı istemesi hayli eğlenceli. Hem sonra basit bir alet takımıyla biz de buna benzer bir saat tasarlayabiliriz. Ben başladım bile. Mesela 1'in yerinde a üssü sıfır yer alabilir. Bunu bulduğuma göre diğerlerini de bulabilirim. [vesile]

Ayrıca bakınız: How to make a personalized wall clock

Eğlenceli Çengel Bulmaca Oyununu Sen Çöz!

Pazartesi, Şubat 18, 2008
0 elemanlı yorum kümesi

Bulmaca buldurmaca için söylenen ne varsa, hepsini bir düşünün. Bütün bu uğraşı birer buluş mu, kısa süreli yaşadığımız keyiflerden biri mi, cevaplarını kaybetmiş sorular mı, yoksa çözüm bekleyen sorunlar mıdır? Bunlar değilse bile birer zeka oyunu mudur?


Gazetelerde kendi evlerini barklarını kurmuş en büyük oyun, yapay gündem oluşturan abartılı manşetler değil, bizlere gülümseyen bulmacalardır. Sayfaların arasına saklanıp ilgi bekleyenleri de vardır, ayrı bir sayfada kendini gösterip ben buradayım diyenleri de... Keşfedilmek ve bir daha hatırlardan çıkmak istemeyen kelimeler ile yolculuğumuz böylece başlar ve birbirinden sevinçli dakikalar bizim olur. Hem sonra bu duruma zekamız bile sevinebilir.

Bulmacalardaki soruların cevapları sanki temiz bir örtüyle örtülmüştür ya da üzerinde kimseyi rahatsız etmeyen beyaz pislikler dolaşmaktadır. Biz onların üzerine doğru şöyle bir üf yaptığımız zaman herşey açığa çıkar, derken kendilerini ele verirler. Böylelikle sabahtan akşama kadar toz alma eylemi içinde olan titiz teyzeler gibi mutluluk içinde kalırız, onlardan pek farkımız kalmaz. Bu haliyle buluş duygusunu yaşarız. Bulmaca sözlükleriyle dostluğumuz artar.




Bulmaca Sözlüğü



Aşağıdaki çengel bulmacayı hazırlarken en sevdiğim matematik terimlerini kullandım. Seçim sırasında hayli zorlandım tabi. Ama küçük bir çalışma olduğu için uzun kelimeleri güzelce ayırdım. Elimde kalanlar ile aşağıdaki oluştu. Hazırlanışı sırasında tahmin edildiği gibi özgür bilgi kaynağı vikipedi'den yararlandım.

Bulmaca soruları




Resmin üzerine tıklarsanız, o birden büyümeye başlar ve sizin de çözmek için küçük bir esrarınız olur. Unutmadan bir adet anahtar kelime hazırladık. Bunun için, resmin üzerinde yazan rakamların bulunduğu karedeki her bir harfi sırayla yazın. (resim şuradan)




Rüya Tabirleri: Spiral Biçimdeki Hareketler Çizmek

Cuma, Şubat 15, 2008
0 elemanlı yorum kümesi
Rüya tabirleri servisimizi kullanmak isteyen küçük bir böceğimiz, kimliğini vermek istemedi ama karınca olabileceğini düşünüyoruz, rüyasında gördüklerini anlatıyor. Biz de ciddiye alıp yanıtlıyoruz.

[foto: micampe]

Nerede olduğumu başlarda anlamamıştım. Kulağımda Feridun Düzağaç vardı ve belli ki onu dinliyordum ve muhtemelen söylerken ona eşlik ediyordum, şarkıda söylenenleri hemen yerine getirmek istiyordum. Tatlı bir sarhoşluk beni sarmaya başladı sanki ve bu halde dönmeye başlıyordum, tıpkı dünya gibi. Dönmeye başlarken onun albüm cd ‘sinin üzerinde olduğumu fark ettim birden. Ne yapıyordum ben bunun üzerinde, FD görse neler düşünürdü kim bilir? O düşünmeden bunları ben düşündüm. Bunun üzerinden çabucak kurtulmalıydım. Merkezden dışarıya doğru sakin sakin koşmaya başladım, sözüm ona cd üzerinde değilmişim gibi. Bu arada hızımın sabit bir hız olmasını istiyordum, çünkü bütün enerjimi bir anda boşaltacak değildim. İşte derken cd’nin merkezi etrafında eğriler çizdim hep. Bir sürü eğrim oldu. Şu doğru zaman, doğru yer hikayesi denen şey gerçekleşmiş olabilir mi, yoksa nerde yazılır bu kara bahtın reçetesi?


Sevgili böceğimiz, öncelikle bu rüyada yaptığınız hareketlerden anladığımız kadarıyla istemeden de olsa bir spiral çizmişsiniz. Bunu başarmak hayli zordur, kendinizi tebrik edebilirsiniz. Aklıma gelmişken spiralin Arşimet ‘in zevk için çalıştığı bir geometrik şekil olduğunu söylemeliyim. Doğada bu şeklin örnekleri elbette vardır; mesela, en çok deniz minarelerinde rastlarız. Sahip olduğu sert kabuk tam bir logaritmik spiral şeklindedir. Bu da gösteriyor ki, yakın zamanda yeni arkadaşlıklar başlayabilir. Pek sevimli bulduğumuz bu deniz canlısıyla kısa süreli de olsa bir beraberlik söz konusu olabilir. Hazır bir araya gelmişken FD şarkılarına birlikte eşlik edin. Hem böylece bütün bu hüzünlü şarkıları yalnız söylemekten kurtulacaksınız, kara bahtınız kısa süreli de olsa devre dışı kalacak. Eğer bu şarkıları söylemek istemezsiniz, bu deniz minaresini alıp kulağınıza doğru tutun, deniz dalgalarının söylediği ezgileri duymaya başlarsınız, evet. Bu sesin büyüleyici etkisiyle denize yerleşmeye karar vereceksiniz, bunun için annenizden izin almayı unutmayın. Tabi bir de FD 'den izin alın, çünkü onu dinlemeyi bırakıp, denizi dinlemeye başlamak ne kadar doğru olabilir, sorarım size.

Not: Bu yazı Matematiğin Aydınlık Dünyası adlı kitaptaki bir bölümden esinlenerek yazılmıştır.

Var mısın Yok musun Oyunu ve Olasilik Hesaplari

Çarşamba, Şubat 13, 2008
4 elemanlı yorum kümesi
Dünyanın en kolay para kazandıran yarışması olduklarını söyleyen programı ben de izledim. Sayısal loto çekilişinden değil, Var mısın Yok musun Oyunundan bahsediyorum. Bir araya gelmek zorunda bırakılmış kutular ile yarışmacılar, Acun Ilıcalı ile kutular, sunucu ile yarışmacılar arasındaki ilişki izlenmeye değerdi. Bir kere ekrandan yüzümüze pozitif enerji yağıyordu. Ele ele tutuşmalar, kutuyu açarken konsantre olmalar, konfeti yağmurları filan vardı ve bütün bunlar mutlu olmamıza yeter gibiydi. Ama unuttuğumuz önemli bir konu vardı. Okul hayatımızda zorla öğrenmemiz istenen olasılık konusu yarışmada başrollerdeydi ama biz bunu boş verip, pozitif hisler peşinden gidiyorduk ve bu konunun figuran olmasını istiyorduk. Halbuki ihtimal hesapları genç ve güzel bütün aktristler gibi ön plana çıkmayı hak ediyordu. Tıpkı kutular gibi ve tıpkı yarışmacılar gibi.



Yarışma ilerliyor, seyirciler olur olmadık eylemleri alkışlamayı sürdüyordu ama bir kişinin rastlantı veya kesin olmayan olaylarla uğraşan olasılıktan bahsettiğini görmüyordum. Ve benim çıkıp bunları söyleme ihtimalinin sıfır olmasına üzülüyor, Hamdi gibi bir telefon arkadaşlığı yapmadığıma içerliyordum.

Kutularda saklambaç oynayan yüksek meblağlardan hangisinin geleceğini saptamak imkansızdı. Bununla birlikte kutudan hangi paranın çıkacağını öngörmek, pozitif veya nötr enerjiyle değil, olasılık teorisi ile olanaklıdır.

Olasılık teorisi, 17 yy. başlarında rulet ve iskambil gibi oyunların tahmini sonuçlarıyla başladı. O zamandan bugüne değin birçok matematikçi bu teoriyi genişletmek için katkıda bulundular. Bununla beraber, olasılığın uzun ve hareketli geçmesine rağmen, bu teori 1920’li ve 1930’lara kadar belirlenemedi. Çoğul olasılık kuramı denilen bu belitik gelişme olasılığın kavramlarına bir kesinlik getirerek matematiksel bir modele oturtulmuştur. (Teori ve Problemlerle Olasılık- SeymourLipschutz)


Olasılık örnek uzayında yer alan olumlu olayın/olayların sayısının bütün olayına/olaylara oranlamasından elde edilen bir değerdir. Tabi olumsuz olaylarda da bu geçerlidir. Buna göre, büyük ödülü kazanma şansı her kutuda değişiyor ve kutular açıldıkça bu şans sürekli artar. Tabi en büyük miktara sahip kutu açılmamışsa.

Olasılık hesaplamalarını yaparak karar veren yarışmacılar olsun istiyorum. Pozitif enerji gibi zırvalıklar bu şekilde son bulabilir. Ama bu bile kolay para kazanmak gibi aşağılık bir duyguyu hafifletebilir mi, bilemeyiz.

Sevgililer Günü Hikayesi'ni Sen Tamamla!

Pazar, Şubat 10, 2008
0 elemanlı yorum kümesi
Sevgililer Günü hikayesi karşınızda! Bu güne özel hazırladığımız bu aşk dolu, sonsuzluk dolu sürükleyici öykümüzün hoşunuza gideceğini düşünüyoruz. Yazdıklarımız Aziz Valentine 'nin hayatı kadar etkileyici olmayabilir(!) Ama cebirde yer alan tüm sayıların hoşuna gideceğine eminiz.


Sekiz ile Dokuz

Sayıların neşe içinde yaşadıkları bir yer var, bu yeri bilir misiniz? Dağınık bir halde yaşamak istemeyen gecekonduda yaşayan sayıların halini gören ve bundan yararlanmak isteyen belediye başkan adayı saf altından sayı doğrusu vaadi ile seçime girer ve derken kazanır. İşte 5 dakika filan geçmeden çalışmalar başlar ve böylece her şey hazırdır. Sayı doğrusu projesi kısa kurulur.

Vatandaşların doğru üzerinde yer almaları için sadece sayı değerlerini belirtmeleri yeterliydi. Ayrıca sıralama yapılırken herhangi bir ayrıcalık söz konusu değildi. Rakamlar hak edecekleri yeri bulacaklarına inanıyorlardı. Sayı doğrusunu oluşturan kimseleri kandırmak için onlara yemek ısmarlamaları, belediyenin adamı olduklarını söylemeleri ve o kimselerin sırtını sıvazlamaları hayli yersizdi.

Herkes gibi 8 ‘de ev sahibi olanlardandı. Sabah erken kalkmıştı, gündoğumunu izlerken onu görmüştü: Dokuzu. Birdenbire düşüncelere dalmış olmalıydı. Aralarındaki sonsuz reel sayıyı düşündü. Yıllarca aradığı sonsuzluk bu değil miydi? Zaten bir sayı her zaman sonsuzu severdi ya da sonsuz zannettiği sayıları severdi. Dahası sekizin dokuzu sevmemesi için herhangi bir nedeni yoktu. Ve oracıkta aşık oldu. Dokuzda ona karşı boş olmamalıydı. O da aynı sonsuzluğu idrak etmişti. Bunlara rağmen 9, sekizin sevgisinden emin olmadığı için belli etmek istemedi.

Ama 8 gözü kara bir delikanlıydı. Aşık olmuştu bir kere ve düştü yollara. Baktığı her yerde dokuzu görmeye başlamıştı, aralarındaki sonsuz reel sayıya aldırmaksızın sayı doğrusundaki ilerleyişine aralıksız devam etti. Sayılardan büyük alkış topluyordu ve çiçekleri kabul ediyordu. Kendisine gelen soruları büyük bir sabırla yanıtladı. Özellikle dokuza olan aşkını sorguladılar. 9’un o kadar güzel bir kız olmadığını, neden bu kadar uğraştığını sordular. O da dokuzun güzelliğini anlamak için kendi penceresinden bakmaları gerektiğini söyledi. Mert ve kararlı bir delikanlı olduğunu onlara gösterdi. Ve kalan yoluna devam etti.



Hikayenin bundan sonrası size kalmış! Devamını yazmak isterseniz aşağıdaki yorum kümesine tıklayın ve 8'in yolculuğunu istediğiniz şekilde sürdürün.

Dünya Matematik Günü 5 Mart'ta

Cumartesi, Şubat 09, 2008
0 elemanlı yorum kümesi



Belirli gün ve haftalar içerisinde böylesine güzel bir günün yer almaması veya unutulması veya boş verilmesi doğru değil. Bu yüzden Dünya Matematik Günü 'ne neredeyse bir ay gibi bir zaman kaldığını hatırlatmak istedim, birazdan huzurlu bir şekilde uyuyabilirim.

Sayılar veya matematiksel ifadeler arasında gelişen olayları düşündükçe mutlu olan insanlar var, biliyorum. Bütün bu soyut karakterler arasındaki ilişkilerle düşünmeye çalışmak, farklı bir çalışma ortaya koymak oyun oynamak gibi eğlencelidir. İşte bu günü rakamlara duyduğumuz sevgiden ötürü Sevgililer Günü gibi geçirmenizi önerebilirim. Birbirinize kendi emeğiniz küçük bir sayı boncuğu hediye edebilirsiniz. Şimdiden hazırlıklarınızı yapın, derim. Ama öyle tek taş reklamları gibi tüketime yönlendirmek niyetinde değilim. Hem sonra matematik günü ile ilgili etrafımızda dönen tek bir reklam bile yok. Bunu bildiğim için videomuz burada dursun istedim, ola ki reklam filmlerinden daha etkili olur.

5 Mart'ta içinde biraz olsun dört işlem sevgisi taşıyan bütün dünyadaki öğrenciler bir araya gelmeyi düşünüyorlar. Hazır birbirlerini bulmuşken fazla zaman kaybetmeyip birbirleriyle aritmetik oyunlar oynamak niyetindeler. 14 Şubat gibi olmasa da, hayli kapsamlı olduğunu 100 ülkeden fazla katılım olacağını duydum. Maria Miller 'a bakılırsa, 1 milyon öğrenciyi bulurmuş.

Cebir ile dolu bir fırsat bizleri bekliyor! Kaçırmayın!

Kişisel Blog: Bilinmeyen olmak

Cumartesi, Şubat 02, 2008
1 elemanlı yorum kümesi
Sevgili günlük, x olmanın ne demek olduğunu benden başkası bilemez. Yaşadığım ani kişilik değişiklikleri monoton bir hayattan kurtarsa da beni, bulunduğum durumu koruyamamanın vermiş olduğu sıkıntıyı kimselere anlatamam.

Yine de bir çabalamak isterim...

Geçenlerde yine y ile denklem kurmak için çayıydı, çekirdeğiydi almış, yanımıza gelecek eşittir'le sayıları bekliyorduk. Eşittir çok üzgün görünüyordu. 'Hayırdır abi ne oldu?' diye bir halini hatrını sordum. Derdi neymiş bil bakalım: 'monotonluktan sıkılmış'.

y ile kısa bir süre birbirimize baktık. y elini havaya hafifçe kaldırıp indirdi, aynı anda başını sağa sola çevirdi (kendisi çok yetenekli bir y doğrusu) dudak hareketlerinden ne dediği anlaşılmıyordu, ama ben tahmin ettim. Hislerimize tercüman olma görevini bana vermişti:



"Bak güzel kardeşim, eşittirim, her zaman bu kadar sakin olamam kıymetini bil. Sen durağan bir hayattan şikayet ederken ben, y ve diğer değişken kardeşlerim her gün bambaşka bir sayı oluyoruz. Bir gün 1 iken, diğer gün 648 oluyorum. Aradaki farka bak. Biri yolun başında diğeri ise epey ilerlemiş. Üstelik bu hep böyle olmuyor, bazen sabit bir harf bulup beni onun cinsinden yazıyorlar. İyi ki 'elemanıdır reel sayı' zorlaması var... Anlayacağın bir gün karmaşık sayı olmaktan korkuyorum. Peki buna ne dersin, çok mutluyken negatif sayı olmak zorunda kaldın mı sen hiç?"

Eşittir cevap vermedi, y'ye 'Çayım şekersiz olsun lütfen.' dedi sadece. O gün pek bir mutsuzdum ama negatif bir sayı değil de, 23 olmam istenmişti, boynumu büktüm, 23 oldum...

Osmanlı Cumhuriyeti 'ne Paralel Doğrular

Cuma, Şubat 01, 2008
0 elemanlı yorum kümesi


İnternette sonu tüp ile biten sitelerde yeni bir salgın başladı. Tabi bu sayede, Osmanlı Cumhuriyeti 'nin konusunu bilmeyen kalmadı. Fragmanlardan anladığımız kadarıyla film; Ulu Önder Atatürk olmasaydı, Türkiye 'de neler olurdu gibi bir soruya yanıt vermeye çalışıyor. Bunları yaparken yeterli düzeyde mizah kullanması da hayli sevindirici. Gani Müjde hayranı olduğumu da artık saklayacak değilim, sevgili okuyucu. Ama, yazının devamında onun keskin zekasından ve kaliteli espri anlayışından bahsedecek zamanım yok, zaten bütün bunlar az çok anlaşılıyor. Bir sonraki paragrafta -ki kendisi hemen aşağıda- sizleri başka bir konu bekliyor.


Filmde muhtemelen Atatürk'ün devlet yönetimi konusunda sergilediği muvaffakiyetler ön plana çıkacaktır. Halbuki Gazi M. Kemal, bu ve benzeri alanlarda gösterdiği başarıyı geometri konusunda da devam ettirmişti. Kendi el yazısıyla kaleme aldığı bir geometri kitabı bulunduğunu sizlere hatırlatıp, rahatlayabilirim. Hem sonra dilimize kazandırdığı terimlerden bahsedip, onun türk diline olan hayranlığını dile getiririm, pek sevinirim. 1937 yılında bitirdiği kitabı görülmeye değer bu haliyle, çünkü büyük yenilikler içeriyor. Kitabın sayfalarında kendilerine yer bulan terimler, sevinç içinde olmamalılar. Bütün bu pırıl pırıl kelimeler hemen örnek sorular üzerinde herkesi selamlamaya başlıyor. Bunlardan bazıları:


Muhit-i Daire yerine Çember

Ehram yerine Piramit

Menşur yerine Prizma

“Bu anlaşılmaz terimlerle bilgi verilemez. Dersler Türkçe terimlerle anlatılmalıdır.” diyen Atatürk, okulları ziyaret eder ve dersleri izlerdi.

Sitenin yazarı

Erdinç Korkmaz