Bu yazımızda, yeni bir etiket açmanın sevincini yaşıyoruz, gözlerimiz kırmızı kurdeleyi arıyor, hemen buluyoruz. Günlüğünü bizimle paylaşmayı kabul eden sayımızı çok seviyoruz, diğer sayılardan ayırıp sadece onu sayıyoruz.
(resim)
* Bloglarında kendi resimlerini kullananlara ve özellikle resimdekileri anlatanlara ve çizgi roman haline getirenlere bayılıyorum. Bu akıma ben de dahil olmak istedim. Hemen başlıyorum: Şimdi yanımdaki arkadaşımı tanıyorsunuz, benim ikizim, bildiniz. Kendisiyle aynı işi yapmaya karar verdik. Yattığımız yerden para kazanıyoruz. Sıcak bir gün. Yoldan geçen insanlar, bu havada üzerimize yumurta kırılırsa pişip pişmeyeceğini tartışıyorlar, başka konuşacak mesele kalmamış gibi. Sonunda karar veriyorlar ama yanlarında yumurta yok, salakların. Hem buna asfaltımız izin vermez. Bizi bile zor kabullendi. Diğer sarı çizgileri de öyle. Tepemizde güneş bizi omlet kıvamına getirmeye çalışırken, fotoğrafı çeken arkadaş üzerimize su serpiyor, rahatlıyoruz ve bildiğimiz duaları okuyoruz. Ben bir fatiha okuyorum, kardeşim üç ihlas okuyor. Fotoğrafçı buna bozuluyor ve işi bitince bırakıp gidiyor. Üzerimizden durmadan arabalar geçmeye başlıyor. Durmuyorlar. Olsun, gün başka güzel.
* İçinde sayılar olan bütün şarkıları biliyorum. Şarkıyı söylerken bahsedilen arkadaşı hatırlıyorum. Onu alıyorum, aklımda tutuyorum, aklımdan bir sayı tutmuş gibi.
-Sen bir sayıdan başka nesin, diyorum.
-Ezgiyim tabi ki, diyor.
Yeni bir arkadaş edinmiş gibi yapıyorum, tanıştığımıza sevindim, diyorum. Benim ağızlara takılmış, popüler olmuş birçok arkadaşım var, evet.
* Ellerimiz olsaydı eğer, sadece başımı kaşımak, burnumu karıştırmak, başkasının kulağını çekmek gibi basit işler için kullanmazdım. Konuşmayı bırakırdım, içimden geçenleri dokunarak anlatırdım sana. Hem sonra ikimizin şarkısını ritm tutarak söylerdim, parmağımı şaklatıp, ondan güzel bir orkestra yaratırdım. Havaya ikimizin kalabileceği küçük bulutlar çizerdim. İşaret parmağımı sevdiklerimi göstermek, serçe parmağımı serçeleri göstermek için değerlendirirdim. Sevinirdik.
* Toplama değil de, çıkarma yapmak beni çok yoruyor. Eksilip duruyorsun. Bütün değerlerini bir anda kaybetme tehlikesi de var, bu da başka bir eksi durum. Bundan ötürü hep sıfırın hareketlerine ve tavırlarına dikkat etmeye başladım. Acaba ben sıfır olsam nasıl davranırdım, içimdeki sevinç biter mi, eskisi kadar sevilir miyim gibi benzeri sorulara yanıt bulmaya çalışıyorum. Kendi kendimi telaşlandırmayı başardığımı size söyleyebilirim. Bilinçaltımız aptal bizim, her dediğimizi yapıyor. Biraz da bu yüzden çıkarma işleminde bulunmaktan daha fazla yoruluyorum, kendimi yormasını biliyorum.
(abaküs)