Üç boyutu ile var olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşayanlar, katı maddelerdir. Onlara şurada burada rastlarız, hatta elimize alıp oynamamıza izin bile verirler. Küpler mesela, bu haliyle mutlu gibidirler, her şey olmaya hazırdırlar ve bizimle vakit geçirmek isterler. Tavlada karşımıza çıkarlar mesela, durmadan yuvarlanıp dururlar, boş kahve fincanlarında yaşarlar bazen. Bu halde televizyona çıkıp reklamlarda veya dizilerde filan zar olarak rol alırlar. Sonra bir de rubik küp olanları vardır. Öyle popüler kültür için pek çalışmazlar, evet. Yine de bu küpler de sahip olduğu renklerle dikkat çekmek peşindedirler. Ama şu var ki, ellerinde durmadan renk değiştirmelerini isteyen insanlar çoktur, bununla eğlenirler hatta. Belki bu haliyle keşfedilip, televizyona çıkmanın hayalini yaşarlar, bilemeyiz.
Küplerden daha cesur olup içini göstermekten çekinmeyen bir cisim daha var, aslında. Hemen aklımıza parklarda kurulu duran, çocukların tırmanmasını bekleyen yatay ve dikey parmaklıklar gelir. Bunların, Sebastian Hinton tarafından tasarlandığını söyleyebiliriz. Vikipedi’de yazılanlara bakılırsa, bütün bunları çocukların üç boyutlu cisimleri daha rahat anlamaları için düşünmüş. Böylece herkes gidip, boyutlara tutunmaya çalışarak, onların ne demek olduğunu biraz olsun somut bir şekilde anlar. Boyutlar ise, bu kadar ilgi görmekten hayli memnun olmalı.
Hem sonra, hayatımızda üç boyutlu puzzlelar da var artık. Bunlar da parklarda olmayan başka bir heyecan sanki.