google-site-verification=Q6ZwQRXiOaJnqS-cgg4nFfP_c10yadaNmmrIUXuvb9w Ocak 2008 | aylak abaküs*



Icon
Icon
Icon
Icon
Icon
Icon

Lego Oyuncakları: Ellerimizdeki Küçük Hesaplar

Cuma, Ocak 25, 2008
0 elemanlı yorum kümesi

Legolar gibi basit bir oyuncak ile şaheser yaratan insanlardan bahsetmek niyetindeyim. Küçük bir araba fabrikası tasarladıkları anlaşılan yukarıdaki çalışma için hayli uğraşılmış, gece gündüz üzerinde durulmuş. Baştan anlaşalım, üstün bir yaratıcılık söz konusu.

Bu renkli tuğlaların yaklaşık 8 yıl önce "yüzyılın oyuncağı" ünvanını kazanmış bir eğlence olduğunu hatırlatmalıyız. Bu ödülü hakettiğine göre, çocukların zihinsel gelişimlerini önemsediğini ortaya koyuyor. Üstelik onların gereksinimlerini ve gelişimine göre şekilden şekile girmeyi biliyor, olmalı.


Bütün bu yüksek seviyede sergilenen başarılar filan matematikteki gariplikler için de tekrarlanabilir mi? İşte, biz bunun için üşünmedik ve ufak bir araştırma yaptık. Hiç değilse, sevdiği sayılardan lego eseri oluşturanlar olmalıydı. Mahalledeki küçük çocuklarımıza sorduk ya da sormaya çalıştık. Onlar karne heyecanı içindeydiler ve haliyle doğru düzgün cevap vermediler, bizi atlattılar. Matematik ders notu düşük olan bir iki öğrenci ile kovalamaca oynadık, biraz tartaklandık. Halbuki onları yanlışlıkla seçmiştik. Yani, anlayacağınız istediğimiz cevabı alamadık. Olsun, şu anlamsız sanal dünyada herkes gibi mutlu olabilir, amacımıza ulaşabilirdik.


İnternetteki başarılı lego sanatçıları (kaç kişi olduklarını bilmiyoruz) cebiri akla getirebilecek bir çalışma yapma gereği duymamışlar, sanki. Daha basit çalışmalar var. Ama şu var ki, bütün bu eserlerde uygulanan teknikler için hesaplamalar varmış, bazı insanlar bunlara dikkat bile edermiş. Evet, bir çoğumuzun umurunda olmayabilir belki ama, en azından bunu bizi kovalayan çocuklara duyurmalıyız! Bu yazı sırf bundan ötürü yazıldı.

Sıradaki lego oyunları S. Sönmez'den geliyor. Tüm matematik severler ve karnelerinden çok çocuklarına değer veren aileler için!

Kaçak Huzurevi Sakininin Hikayesi

Pazartesi, Ocak 21, 2008
2 elemanlı yorum kümesi
Bir devlet dairesinde yıllarca sabit fonksiyon olarak çalışmış yaşlı bir teyzenin, yeni kaldığı huzurevinde başından geçen trajikomik hikaye.


foto: paulgorman (cc)
Sevgili oğlum,

Nerelerdesin sen? Beni buraya bıraktın, gittin; tüh sana, demek niyetinde değilim. Baştan anlaşalım.

Bak, geçen gün bütün ünlü isimler buradaydı ama, sen hala yoksun. Sinema söz konusu olunca, gözümde sen belirdin ve belki buradaki set ortamı hoşuna giderdi, dedim. Mesela yönetmenimiz yorulunca, "motor" şeklinde sen bağırmaya başlardın, olur olmadık yerde "stop" derdin, herkes öylece kalırdı. "Olmadı, baştan" derdin, minicik ellerini sallardın, küçükken olduğu gibi bu oyunu tekrar ederdik. Yönetmenlikten sıkıldığın zamanlarda, en sevdiğin oyuncağını verirdim, onunla oynardın. Ha-ha-ha. Tabi bir de oyuncular var, etrafta. Hepsiyle tanıştık, iyiler çok.

Bana da filmde rol vermek istediler ama sadece şiddet sahnesi için düşünmüşler. Kabul etmedim tabi, babanın yerini kimse alamazdı. Sağ olsun yönetmen Mahsun Fonksiyongül, o sırada beni keşfetti ve olasılık fonksiyonu olarak bu filmde yer almamı istedi. Pek sevindim, doğrusu. Sonunda, senin kapıldığın sinema büyüsüne çekilişsiz-kurasız ben de kapılabilirdim. Kamera önünde tüm hünerlerimi sergileyebilirdim, x rastgele değişkeninin alacağı bütün değerlerine f(x) olasılıklarını atayabilirdim, yapmadığımı bırakmazdım. Hem sonra, bütün bu olanlarla torunlarıma anlatabileceğim gerçek bir hikayem olacaktı. Aklıma her geldiğinde yeniden ve bütün ayrıntılarıyla bahsedecektim. Onlardan az da olsa, hakkettiğimi sandığım ilgiyi görecektim.

Oğlum, filmlerde olduğu gibi olaylar çabuk gelişti. Yönetmenimiz ile ertesi gün için sözlü olarak anlaşmıştık. Onlar gittikten sonra aynaların karşısında rolüme ısınıyordum, x rastgele değişkenlerinin alacağı değerleri ezberliyordum, ki zaten başka da yapacak bir şeyim yoktu. Oyuncu olmak öyle kolay değildi, zaten. Bütün huzurevindeki arkadaşlarıma uzun uzun bunu anlattım. Ertesi gün olunca bazıları sıkıldı. Yinede aldırmadım, repliklerim havada uçuşuyordu ama gelen giden yoktu. Meğer bizim huzurevi kaçakmış, bunu öğrendiğimizde bizim de huzurumuz kaçtı. Yönetmen Fonksiyongül tabi cesaret edemedi gitti başka bir yer buldu.

Bu habere tek sevinen benim komşum oldu, çünkü senaryoda şiddet göreceği yazılıydı. Dayak sahnesi konusunda çekinceleri vardı. Kadına yönelik şiddetin ne demek olduğunu bilmeyen şanslı fonksiyonlardandı. Kurtulmuştu. Ama olsun, biz bu sorunu aramızda hallettik. Bu başımıza gelenlere pişmiş kelle gibi karşılık verdiği için, onu aramıza alıp bir güzel sopa attık. Bastonlarımızı filan kullandık. Bütün bunlar olurken, onun çok başarılı oynadığını düşündüm. Herkes gibi onun da hakkını yemişlerdi. Bu yüzden onu dövmeye son verdik. Basit hayatlarımıza geri dönelim dedik ve döndük.

Canım oğlum, bana bu kaçak yeri layık gördüğün için, sana ne kadar teşekkür etsem azdır. Burası mühürlenmeden ve başka senaryo teklifleri gelmeden beni al kurtar. Anneni seviyorsan fazla gecikme. Kamera gibi çalışan gözlüklerinden öperim.
Sevgiler,

Ünlü oyuncu adayı annen.




Sudoku Oyunu'nun Kardeşi Futoshiki

Pazar, Ocak 20, 2008
0 elemanlı yorum kümesi
Sudoku oyununa bağımlı insanların sayısı, ülkemizdeki işsiz sayısı gibi her geçen gün artıyor. Gazetelerin bulmaca eklerinde, cep telefonlarında kendilerine yer buluyor. Bununla birlikte bulaşıcı oyunumuzu, takip edenlerin sayısı düşebilir, bakın yeni tanıştırdığımız beyin egzersizimiz daha yararlı olduğu bizden önce onaylanmış.


Futoshiki, sayıları kullanmasını bilen mantık bulmacasıdır ve Japonya ‘da doğmuştur. Sudokuyu seven gönüller tarafından sevilebilir olduğunu söyleyebiliriz, ama pek emin değiliz çünkü bu tam olarak onaylanmamış. Her ikisinde de rakamlar benzer düzenli sıralı kutucukların içerisinde yaşıyorlar. Tabi, birisi biraz kardeş gibi kalıyor yanında, kendisi 81 değil de 25 karecikten oluşuyor ve birden beşe kadar olan beş sayımız başrolleri paylaşıyor.



Oyun "büyüktür" (>) ve "küçüktür" (<) işaretleri üzerine kurulu. Bu ikisiyle birlikte oyunu götürmeniz için, bunları birbirlerine karıştırmamak geliyor. Amacımızı açıklıyorum, ilk beş sayma sayısını her bir satırda ve sütunda yinelenmeyecek halde yerlerini bulmak, evlerini kaybetmiş sayımıza yol göstermek. Tam da bu sırada bize "büyüktür" ve "küçüktür" levhaları yol gösteriyor. Kutucuklar arasına yerleştirilen bu işaretler sayesinde sayılar kolaylıkla yeni evlerine yerleşiyor. Çözmesi daha kolay gibi ama tabi, görünüşü sizi kandırmasın, sakın!




Resimli Sudoku Limon ile Zeytin


Hepimiz Şekiliz, Hepimiz Tangram Severiz!

Pazar, Ocak 20, 2008
0 elemanlı yorum kümesi
Geometrik şekiller bir araya gelerek bizleri heyecan içinde bırakmak isterler. Bundan olsa gerek, tangram oyunu sırasında şekiller, hünerlerini gösterirler, bu konuda birbirleriyle yarışırlar. Çünkü bu onlar için büyük bir fırsattır. Bütün bir halde kalmak istememeleri sonucunda parçalanarak eğlenceyi başlatırlar. Sonra olaylar gelişir ve renklenmeye başlarlar, gökkuşağını filan kıskandırırlar. Hayal gücünün sponsorluğunda harikalar yaratırlar.





Belli kuralları olan bu eğlencenin, ülkemizde pek sık rastlanan "faili meçhul cinayetler" adlı oyunla benzerlik taşır sanki. İşte bu benzerlikleri sıralamaya çalışalım.

  • Oyun bitiminde ortaya çıkan görüntü, görenleri hayretler içinde bırakır. Oyunların gelişim basamakları bilinmediği için, olanlara şahit olanlar gördükleri için az da olsa, bir açıklama beklerler, ayrıntılar gelene kadar öylece kalırlar.

  • Ortaya çıkan sonuçlar bir örnek teşkil eder. Kendisinden sonra tekrarlanabilen durumlara iyi veya kötü yol göstermiş olurlar.

Hırant Dink 'i ve diğer başarılı gazetecileri saygıyla anıyoruz! (Bkz: Keşke yaşasaydı da hapse girseydi)

Başarılı Sahtecilik / Hırsızlık Suçları (En iyi 5)

Perşembe, Ocak 17, 2008
0 elemanlı yorum kümesi
Matematik Dünyasında öyle olaylar yaşanıyor ki, bunları hayretlerle karşılıyoruz, şaşırmak için "şaşı bak şaşır" oynamamıza gerek kalmıyor. Bazen bir sayı diğerine güvenemez hale geliyor. Kandırma ve kandırılma sonuçlarında ilişkiler zayıflıyor, toplumda itimat kırıntısı kalmıyor.

  1. Telefon Hırsızlığı: Kendilerini satıcı olan olarak tanıtan bazı tokatçı sayılar, karşısındaki sayıyı tanımak için sorular yöneltmişler. Tabi, bunlar için bir ders kitabından yararlandıklarını söyleyebiliriz. Mesela, kaç basamaklı olduğunu sormuşlar öncelikle, sonra doğal sayı olup olmadıklarını sormuşlar. Ardından tek bir sayı olduğunu öğrenmişler, haliyle giderek bütün kişisel ve sayısal bilgiler açığa çıkmış. Halbuki bu sayının sayı doğrusundaki yerinin bilgisini öğrenseler bütün bu sorulara gerek kalmayacak. Derken, tokatçılardan birinin aklına bu geliyor, sonradan. (Habercinin notu: Hayır, bunu onlara biz söylemedik, kendileri bulmuş, olmalı.) İşte sonra da sayılarımızdan biri mağdur oluyor.
  2. Sahte Kabadayı: Kendisini eski bir kabadayı olarak gösteren kendince uyanık sayılardan birisi, yeni taşındığı mahallede kendi kurallarını koymaya başlamış. Tabi, bu sayının aynı zamanda kirli işlere bulaştığını, polislerle iş birliği yaptığını gören mahalle sakinleri, toplanıp bu sayının mafya olduğuna karar vermişler. Değişen birşey olmamış, haraçlarını vermeye devam etmişler, Şener Şen gibi bu filmde rol alacak bir oyuncu aramışlar, bulamamışlar, tabi.
  3. Düzenbaz Tavlacı: Zarın üzerindeki sayılara para vererek bulundukları yerleri değiştirmesini isteyen bir sayı yakalandı. Yakalanan sayı, suçu üstlenmedi, olayın olasılık hesaplamalarında çözülmesi gerektiğini söyledi. Mesela, 6 sayısının gelme olasılığı ona göre, 1/6 değilmiş, yüzde yüzmüş. Bunda hiç mi hiç hata yokmuş. Bu yalanlara karnı tok olan güvenlik güçleri sayıyı kıskıvrak yakaladı.
  4. Sahtekar Torpilci: Basamak değerini olduğundan daha yüksek göstermek isteyen bir sayı, bunun için araya milletvekillerini bile koymuş. Bu milletvekili ile kankadan bile öte olduklarını belirten sahtekar sayı, sorgulamasında her şeyi itiraf etmiş. Sayı doğrusunda anlamsız bir şekilde yükselmek istediğini, bunun için sahte evrak hazırlamak gerektiğini söylemiş. Tabi, çarpık düzenden ve ikili ilişkilerin ona verdiği yetkileri anlatmış, durmuş. Şimdi hapishanede mutlu bir yaşamı varmış. Milletvekilinin kimliği gizli tutulmuş, artı mı eksi mi olduğu bile bilinmiyormuş.
  5. Sayı Değeri Soygunu: Maskeli Beşler adındaki bir grup, sayı değeri bankasındaki bütün beşleri alıp kaçmak niyetindelerdir. Tabi, bu beşlerin birazcık komik halleri vardır, bankada çalışanları güldürmek niyetindedir. Espriden yoksun geçen olaylardan sonra, yapılan gerzeklikler ön plana çıkar. Tabi bütün bunlar olurken devam eden soygun, başarılı geçer. Ama işte, kaçarken doluya tutulurlar ve polis kılığına girmiş başka sayılar tarafından dolandırılırlar. Sonra olaylar gelişir ve bu hikayenin filmini yaparlar.
Bütün bu suçların ekonomik zorluklardan kaynaklandığını düşünmekteyiz. İşte bu yüzden halkın refah düzeyinin yukarılara çıkmasını beklemekten başka bir çözüm yok gibi gözüküyor.

(Aylak Abaküs Haber Ajansı- İstanbul 'un orta yeri ama, sinema değil.)

Dünyadaki Tarihi Müzeler Cebir Sever (1)

Perşembe, Ocak 17, 2008
0 elemanlı yorum kümesi
Tarih dersi, müzelere yakın ilgi gösterir, bağrına basar. Bütün bunları karşılıksız bir sevgi olarak görmeyiniz lütfen, çünkü bu ders, bu eski mekanları kendi amaçları uğruna kullanır, emellerine alet eder. Ders kitaplarında bu tarihi yapıların özel ve gizli kalmış fotoğraflarını kullanır mesela, onun bütün özelliklerini deşifre etmek niyetindedir. Üstelik herkes tarafından bilinmeyen adreslerini açığa vururlar, açıkca hedef gösterirler. Bununla da yetinmez, içinde barındırdıkları antikalardan bahsederler, bunları güzelce överler. Hemen hepsinden dolayı müzeler denilince, akla hemen tarih dersi gelir. Halbuki, biz bu yazımızda müze denilince, aklımıza matematik gelsin istiyoruz. İşte bu yazı dizimizde sizlere dünyadan bazı örnekler sunuyoruz:

1- Abaküs Müzesi

Çocukken elimizden düşürmediğimiz, renkli boncuklar ile birlikte vakit geçirmekten hoşlandığımız bu aletlerden oluşan bir müze burası. Japonya 'da bulunuyor ve geleneksel abaküsleri olan soroban şerefine yapılmış çalışmalar yer alıyor. Phyilly Wong, günümüze ulaşan bütün bu basit sayı boncuklarının çoğunu baştan tasarlandığı belirtiliyor, tabi karakteristik özelliklerini bozmadan. Haklı olarak, kendisini övmeyi ihmal etmiyor ve bütün bunların yaratıcı ve çekici birer tarihi oyuncaklar olarak görüyor. Derslere eğlenceli bir boyut getireceğini ve en verimli ders zamanlarında değer kazanacağını söylüyor.


Hem sonra dünyanın en uzun abaküsünü, benden önce tasarlayan Wong, adını Guinness Rekorlar kitabına da yazdırmış. Bu rekor sonrası elbetteki yaptığı çalışmalar, çok daha fazla duyulmuş, Sağır Sultan bile ilgi göstermiş.



Bir daha ki yazımızda Hindistan'a uzanmayı planlıyoruz. Hayır, o zamana kadar yoga yapacak değiliz, bilemediniz.

Üç Boyutlu Dayanılmaz Heyecan

Pazartesi, Ocak 14, 2008
0 elemanlı yorum kümesi

Üç boyutu ile var olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşayanlar, katı maddelerdir. Onlara şurada burada rastlarız, hatta elimize alıp oynamamıza izin bile verirler. Küpler mesela, bu haliyle mutlu gibidirler, her şey olmaya hazırdırlar ve bizimle vakit geçirmek isterler. Tavlada karşımıza çıkarlar mesela, durmadan yuvarlanıp dururlar, boş kahve fincanlarında yaşarlar bazen. Bu halde televizyona çıkıp reklamlarda veya dizilerde filan zar olarak rol alırlar. Sonra bir de rubik küp olanları vardır. Öyle popüler kültür için pek çalışmazlar, evet. Yine de bu küpler de sahip olduğu renklerle dikkat çekmek peşindedirler. Ama şu var ki, ellerinde durmadan renk değiştirmelerini isteyen insanlar çoktur, bununla eğlenirler hatta. Belki bu haliyle keşfedilip, televizyona çıkmanın hayalini yaşarlar, bilemeyiz.


Küpler ile beraber gezip dolaştığımız zaman, (ki çoğu zaman bunu yaparım) bir derinlik duygusu başlar içimizde. Ona durup baktığımız zaman bizden bir şeyler sakladığınızı anlarız. Çünkü onlar, bize şimdiye kadar içini göstermemişti, hem de televizyonlara çıkıp rahat tavırlar sergilemelerine rağmen, utangaçtılar. Olsun, biz yine de onların içindeki herhangi bir noktanın konumunu tarif edebilirdik. Belli bir köşe sıfır noktası olarak referans alınırdı ve noktanın konumu x, y, z eksenlerindeki üç sayı ile açıklanırdı. Hepsi, neredeyse bu kadarlıktı.


Küplerden daha cesur olup içini göstermekten çekinmeyen bir cisim daha var, aslında. Hemen aklımıza parklarda kurulu duran, çocukların tırmanmasını bekleyen yatay ve dikey parmaklıklar gelir. Bunların, Sebastian Hinton tarafından tasarlandığını söyleyebiliriz. Vikipedi’de yazılanlara bakılırsa, bütün bunları çocukların üç boyutlu cisimleri daha rahat anlamaları için düşünmüş. Böylece herkes gidip, boyutlara tutunmaya çalışarak, onların ne demek olduğunu biraz olsun somut bir şekilde anlar. Boyutlar ise, bu kadar ilgi görmekten hayli memnun olmalı.





Hem sonra, hayatımızda üç boyutlu puzzlelar da var artık. Bunlar da parklarda olmayan başka bir heyecan sanki.

Origami Benzeri Geometrik Oyun: Fleksagon

Cumartesi, Ocak 12, 2008
0 elemanlı yorum kümesi


Fleksagon
lar kat kat katlanabilir, söz dinleyen kağıtlardan yapılmıştır, bu haliyle bazılarını yapmak pek kolay gibi gözüküyor. Onlarla oynamak hayli eğlenceli çünkü onlar katlanabilir, evet, bu nedenle bunun adı, görmeyi umduğundan fazla, yani iki kenardan çok göstermek demektir. Origamiden farkı bu olabilir.



Fleksagon projesi çocuklar için harikadır, çünkü onları renklendirebilir ve kendilerine özgü fleksagon başyapıtlarını yaratabilirler. Hem sonra bayramlarda da akla gelebilir. Birbirlerinin bayramlarını kutlarken yaptıkları kartların üzerine yazacakları kutlama mesajları olabilir, muhtemelen onları şaşırtabilir.

Heveslenip yapmak isteyenleri düşünenlere şu sayfaya göz atmalarını söyleyebiliriz, caizdir evet.

*dip not: türkçe karşılığına rastlayamadım, bilen veya görenlerin matematik namına haber vermesini bekliyorum.



webiket Oy Ver

Bir Dik Prizma ile Özel Roportaj

Salı, Ocak 08, 2008
6 elemanlı yorum kümesi
Geometriden tanıdığımız arkadaşlarımızdan Dik Prizma kendisini anlatıyor. Hayata karşı 3 boyutlu bir halde, dimdik durabilmenin mutluluğunu bizlerle paylaşıyor. Parçalardan oluştuğunu kabul ediyor ve bununla beraber bir bütün olduğunu da unutmuyor.


* Şimdiki gibi bu şekilde olmasaydınız, nasıl bir şekil olmak isterdiniz?

Basit bir cevap vermek gerekirse, yine prizma halini alırdım. Buna eminim. Geometrinin içinde üçüncü boyutta olmak, beni farklı hissettiriyor çünkü. Birkaç tane geometrik şekil ile anlaşıp, onları bir araya getirmek fikri beni heyecanlandırıyor. Onları toplayıp yeni bir karakter oluşturmak, parçaları bir araya getirdiğimiz oyunları hatırlatıyor. Ki zaten bu oyunlara bayılırım.

* Yan yüzeylerinizi neden hep dikdörtgenler arasından seçiyorsunuz?

Dikdörtgenlerin beni taşıması hayli hoşuma gidiyor. Düşünsenize, hayata küçük bir bebek gibi başladınız ve sürekli ayakta durmak zorundasınız. Tabi, bunun için sağlam temellere ihtiyaç duyarsınız. Sizi anlayacak ve sürekli dik durmanızı sağlayacak birileri olsun istersiniz. Bütün bunlar olunca da birkaç tane dikdörtgen buluyorsunuz. Bu bir tercih gibi değil de, sanki bir zorunluluk gibi.

* Üst yüzeylerinizi seçerken zorlanıyor musunuz?

Kararsız kaldığımız anlar daha fazla. Tabi, çözümü tekerlemelerde bulmak istiyoruz, küçükken yaptığımız gibi. Mesela “o piti piti” ve “komşu komşu hu hu” ile başlayanlar aklımıza geliyor. Bu seferde ikisinden birini seçmek için düşünmeye başlıyoruz. (Gülüşmeler) Sonra tabi, bu hazır söz kalıplarını çocuklara bırakma kararı alıyoruz ve seçimi kendi dilediğimiz gibi yapıyoruz. Son şeklimizi alıyoruz ve aynalara gülümseye başlıyoruz.

* Tabanlarınızın birbirine paralel olmasını siz mi istiyorsunuz?

Evet. İkisinin huyları birbirine çok yakın oluyor, hep. Hayli benzer noktaları var. Bunları düşündüğümüz zaman, aklımıza hemen paralellik meselesi geliyor. Biz de ikisini bir araya getirip açık açık soruyoruz, hani ister misiniz diye, onlar da kabul ediyorlar, hemen. Tabanlarımdan memnunum, hiç kavga etmezler mesela. Hayata karşı hep iyimserler.

* Parçaları bir araya getirdiğiniz bu halinizle kendinizi nerelerde görmek isterdiniz?

Birçok çalışma alanım var, bunu siz de biliyorsunuz. Kibrit çöpü, evin odaları, hadi olmadı bir kaleydeskop olabilirim, mesela. Tabi bu karar için iyice oturup düşünmek lazım.

[resim alıntıdır.]

Muzikle Matematik Ogreniyorum Projesi

Pazartesi, Ocak 07, 2008
1 elemanlı yorum kümesi
Matematik derslerinde artık şarkıların da olması gerektiğini söyleyen ve bizleri çocuklar kadar sevindiren bir proje var, şu sıralar. Adı: Müzikle Matematik Öğreniyorum!


Solar ‘ın sevdiği bir şarkının sözlerini uyarlaması gibi değil, projenin sahibi Mustafa Duran kendi şarkılarını yazabiliyor, üstelik bestesi bile hazır! Çarpma işlemi adlı çalışmanın sözlerinden bir kuble şöyle mesela;

"Süt içmeyi severim
Hem de günde üç bardak
Acaba bilir miyim?
Beşinci gün kaç bardak
Bir litre süt kaç bardak?
Bana düşen ölçmektir
Sonucunu söyleyip
Kana kana içmektir."



Benzer şekilde, müzik derslerimizde nota değerleri öğretilirken, biz de zaman zaman elmalardan yararlanırdık. Bazı elmalar hep yarım olurdu, bazıları da hep çeyrek. Tam olan elmalar ilgimizi çekmiyordu pek. Öğretmenimiz elmaları sevdiğimizi anlamış olmalıydı, çünkü elmalarımız ders sonuna kadar bitmiyordu. Kesirli sayılar, hem elmalar kadar lezzetli, hem de notalar kadar eğlenceli olmalıydı. Ben bunu anlamıştım. (Bir de notaların kırmızı renk ile gösterilmesini bekledim ama hayır, kırmızı elmalara ait bir renkti.)

Tüm geometri çalışanları böyle olmalı

Pazar, Ocak 06, 2008
0 elemanlı yorum kümesi

Sayı Doğrusu Üzerinde Şehir Projesi Hayali!

Pazar, Ocak 06, 2008
0 elemanlı yorum kümesi

Sayı Doğrusu üzerinde, bir şehir projesi gerçekleştirmek isteyen Abaküs Yapı şirketi, harekete geçmeyi planlıyor. Bütün bu hayallerinin temellerinin atıldığını bile duyurdular.


Sayıların heyecan içinde karşıladığı bu zırvalık, herkesi memnun edecek gibi gözüküyor. Onların anlamsız hayatlarına farklı bir renk ve değişik bir yaşantı getireceği vaatleri ise oldukça çekici. Birazdan başlayacak olan bu büsbüyük gösterinin ortasında, her zaman hayatta kalacakmış hissi hiç bitmeyecek. Kendilerine ait sayı değerleri ile birlikte bir yerden diğer bir yere varmak, hayli kolay. Tabi bir de, fazlaca gürültü, kalabalıkla gelen yetersiz şehir ilişkileri, bitmeyen bir trafik, estetikten yoksun binalar da var şehirde. Bunlar da unutulmasın, lütfen. Sonra sonra başlayacak olan bir şehir kaosu da olsun mu, olsun.


Sayıların şehir hayatına alışkın olmadıklarını bildikleri halde, şirket pazardaki umutlarını kesmediklerini gösteriyor. Sayı doğrusunda küçük küçük şehirlerle her yerde baş döndürücü alışveriş merkezleri, ikonik kuleler ve çok katlı konutlar görmek istiyorlar. Bundan ötürü etrafta boş arsa bulmanın peşindeler.


Keşke Abaküs Yapı şehrin eski güzelliklerini yeniden hatırlatmaları gerektiğini anlasa! Bir de sayı doğrusuna özel şuna benzer bir oyun da planlasa!

[fotoğraf alıntıdır]

Sitenin yazarı

Erdinç Korkmaz